Kararmış Kalpler Odası
Koridorun sonundaki oda… Burada çalışan herkesin hep merak ettiği ama kimsenin önünden geçmesine dahi izin verilmeyen o oda. Bu kadar gizli tutulması içimdeki merakı günden güne arttırıyordu. Sanki içeriye girenler bir daha dışarıya çıkmıyor, yok oluyor gibiydi.
Bugünse merakımın sonuna yaklaşıyordum, sabah odama bırakılan yazıya göre bundan sonra orada görev alacaktım. Bir yandan heyecanla eşyalarımı topluyor, bir yandan da içimde o kapıdan girdikten sonra hayal kırıklığı yaşamanın endişesini hissediyordum. Çekmecedeki haplarımı tek yudumda içip çantamı koluma taktım. Eşyalarımı taşımama yardımcı olmaları için iki görevli göndermişlerdi. İlaçların etkisinden olsa gerek başım hafiften dönmeye başlayınca teki koluma girdi. Sonunda o odanın kapıları bana açılıyordu ama başım öylesine dönüyordu ki gözlerim kararmaya başladı.
Gözlerimi açtığımda kendimi simsiyah duvarlarla çevrili bir odada buldum. Yattığım yerden hafifçe doğrulup etrafta kimse var mı diye kontrol ettim. Yoktu. Kapıya doğru ilerledim ama kilitliydi. Neler olduğunu anlamıyordum. Topladığım eşyalar da yanımda değildi, bir şeyler karışmıştı çok belliydi. Kalktığım yere oturup beklemeye başladım.
Yaklaşık iki saat sonra kilitli kapı açıldı ve içeriye beyaz kıyafetleri ile bir kadın girdi. Ona nerede olduğumu sorduğumda başta cevap vermek istemedi. Israrlarımdan bunalmış olsa gerek tam kapıyı kapatacakken burasının “Kararmış Kalpler Odası” olduğunu söyledi. Bunun ne demek olduğunu bile bilmiyordum.
Saatler bu karanlık ve penceresiz odada geçiyordu ve benim beklemekten başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Günün yorgunluğu omuzlarıma çöküyordu. Olduğum yere doğru uzandım.
Koridorun sonundaki oda… Burada çalışan herkesin hep merak ettiği ama kimsenin önünden geçmesine dahi izin verilmeyen o oda. Bu kadar gizli tutulması içimdeki merakı günden güne arttırıyordu. Sanki içeriye girenler bir daha dışarıya çıkmıyor, yok oluyor gibiydi.
Bugün cesaret edip o kapıyı açacaktım, arkasında neler olduğunu öğrenme zamanım gelmişti. Çekmecemdeki hapları bir yudumda içip odadan hızlıca çıktım. Kapıyı gizlice açtım ve sonunda o gizemli odaya girdim. Her yer kapkaranlıktı, ne bir pencere ne de bir eşya vardı. Merakım koca bir hayal kırıklığına dönüşmüştü. Kapıya dönüp buradan çıkmaya çalıştım ama kilitliydi. Ne kadar denesem, beni duymaları için seslensem de ne kapı açıldı ne de duyan oldu. Ellerimi siyah duvarlarda gezdirdim, sanki bir şeyler anlatmak istiyorlardı. Her elimi uzattığımda içimde sanki bir acı hissediyordum. Duvardan destek alarak yere oturdum ve beklemeye karar verdim. Gözlerim yorgunluktan olsa gerek kapanmaya başladı.
Koridorun sonundaki oda… Bu hastaneye yatırıldığım ilk günden beri bunu sayıkladığımı söyledi bir doktor yanındaki diğer doktora. Yaklaşık bir aydır her gün sadece bu üç kelimeyi tekrarlayıp durmuşum. Bana ne anlama geldiğini sorar gibi bakıyorlardı ama cevap veremiyordum. Doktorların odadan çıkmasıyla elinde çantasıyla küçük bir çocuk odaya girdi. Elleriyle saçlarımı okşamaya başladı, kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Çantasını yere koyup içinden bir kitap çıkardı. Kitabı bana doğru uzattı ve hatırlayıp tepki vermemi ister gibi bakıyordu gözleri. Kitabın ismine baktım, “Kararmış Kalpler Odası” yazıyordu. Benden cevap alamayınca yüzü hafiften düşse de hızlıca kitabın sayfalarını çevirdi ve okumaya başladı.
“Koridorun sonundaki odada kalanlar ise en çok acıyı çekenlerdi. Buraya neden geldiklerini hatırlamazdı hiçbiri. Sadece neden geldiklerini değil, kim olduklarını dahi hatırlamazlardı. Hayatı hiç yaşamamış gibiydiler. Yaşadıkları acılara dayanamayan kalpleri kararmış, onları yalnız bırakmıştı. Günden güne soluyor, zamanla sesleri kesiliyordu. “Kararmış Kalpler Odası” derlerdi oraya. Başta bembeyaz olan duvarları zamanla siyaha boyanmış, pencereleri kapatılmıştı. Birbirini tanımayan, bazen de içlerinin karanlığından etraftakileri göremeyenler yaşardı o duvarların arasında. Kapıdan çıkacak cesaretleri de yoktu, kendilerini hep o kapının kitli olduğu yalanına inandırırlardı. Belki de bu umutsuzluklarıydı onların kalplerini karartan.”
Bir an duraksadı çocuk, kitabı kenara koydu ve gözlerini bana yaklaştırdı. Gözyaşlarından biri sol yanağıma düştü. Eğilip kulağıma fısıldadı: “Kitabın sonunda kimsenin o kapıdan çıkamadığını yazmışsın anne, peki ya sen o kapıdan çıkacak mısın?”