Köprüdeki Kadın
Zaman, bütün insanlardan hınç almak istercesine gaddarlığını omuzlamış, arkasına bakmadan dörtnala koşuyordu. Arada bir tüy gibi bulutların üzerinde kararsızca dalgalansada sonra tekrar anıları ağzından ateş çıkan canavar gibi yok edercesine hızla akmaya başlıyor, durmak dinlenmek bilmiyordu.
Ellili yaşlarında bir kadın, köprünün korkuluklarına dayanmış ırmağa bakıyordu. Sabaha mıydı geçiş, akşama mı farkında değildi. Başka bir boyuttaydı sanki. Yüzünde mutlu, çocuksu bir gülümseme vardı. Geçenler merakla bakıp yollarına devam ediyorlardı.
Bir genç kızla delikanlı da tam yanından geçerken fark ettiler kadını. El ele tutuşmuş gelecek hayalleri kurarak yürümelerine rağmen... Yüzündeki ifade ilgilerini çekmişti. Kısa bir süre durup baktılar. Kadın, onları fark etmemişti bile.
- Teyzeciğim, iyi misiniz? diye seslendi genç kız. Birden silkindi kadın, gençlere döndü:
- İyiyim çocuklar iyiyim, dedi.
Genç kız merak ve biraz da telâşla:
- Nereye bakıyorsunuz? dedi.
Kadın biraz durdu. Tekrar ırmağa doğru çevirdi başını, gülümsemesi daha da yayıldı yüzüne. Biraz daha seyretti ve bakışlarını ırmaktan ayırmadan:
- Şurada balık tutan baba- kıza bakıyorum, dedi. Küçük kız ne kadar mutlu baksanıza. Babası bir şeyler anlatıyor, o da kahkahalar atıyor. Bakın babası omuzuna aldı çeviriyor. İndi şimdi, hopluyor, zıplıyor. Güneşe doğru uzanıyor, bir sıçrasa tutuverecek sanki. O kaygan zeminde sadece babasına güvenebilir. Yer yarılsa bırakmayacağını bilir çünkü...
- Bakın bakın! Balık geldi oltaya, sazan bu, atlar hemen.'' Sazan gibi'' deyimi de buradan gelir. Çok kılçıklıdır, yemesi zordur. Bakın ''hadi gidelim kızım'' dedi baba, toplanmaya başladılar.
Gençler tekrar baktılar, ırmak kenarında kimse yoktu. Endişeli gözlerle birbirlerine baktılar. Ne diyeceklerini bilemediler. Bir süre sonra:
- Teyzeciğim, sizi evinize götürelim mi? diye sordu delikanlı.
- Çok teşekkür ederim çocuklar, ben kendim giderim, dedi kadın. Evim çok yakın zaten.
İyi görünüyordu; mutlu, huzurlu. Vedalaştılar.
İki adım atmışlardı ki kadının sesini duydular.
''Hadi gidelim babacığım...''