Sadık
Yemyeşil, tam oyun oynanacak yer burası, iyi ki gelmişiz, çok güzel koşabilir, oynayabiliriz. Bana "dur burada" dediler. Ben söz dinleyen bir köpek olarak yeni bir oyun başlayacak diye heveslendim, beklemeye başladım. Hop oyun başladı işte, yeşil topumu uzağa atıp benim bulup getirmemi çok seviyor dostum. Bir iki kere topumu getirip önüne bıraktım, eskisi kadar hızlı koşamıyorum genç değilim artık, çabuk yoruluyorum ama yine de bana çok iyi geliyor koşup eğlenmek. Sonra birlikte büyüdüğümüz sahibim, bir kez daha fırlattı topu, fakat bu defa daha uzağa atmaya çabaladı, ben hemen topun peşinden koştum. Tam topumu bulup geriye dönüyordum ki dostum, bizi buraya taşıyan şeye bindi ve kovalamaca oynamaya başladık. Bu da başka bir oyun olsa gerek. Onlar tekerlekli tenekenin içinde giderken ben yolda onları kovalardım. Başlangıçta çok eğlenceliydi. Giderek hızlandıkları için aramız açıldı. Koşmaktan patilerimin altı çok acımaya başlayınca durdum. Bir türlü yakalayamadım oyun arkadaşımı. Benim artık koşamadığımı görüp dururlar sandım ama durmadılar. Bağırdım arkalarından " nereye gidiyorsunuz" diye, duymadılar. Duysalar kesinlikle dururlardı. Biraz bekledim nasılsa geri dönüp beni mutlaka alırlar dedim. Kaç saat geçti bilmiyorum, olduğum yerden kıpırdamadım geldiklerinde aramasınlar diye. Ama ne gelen vardı ne giden. Oyun, artık eğlenceli olmaktan çıktı. Beni burada bırakmış olamazlar, sokakta kalırsam ne yaparım ne yer ne içerim? Doğduğum günden bu yana onlarla beraberim, yataklarında yatarım, mama kabım var, oyuncaklarım var... Neler olduğunu anlamaya çalışırken güneş battı. Artık beni almaya gelseler iyi olur çünkü korkmaya başladım. Karanlık oldu. Hem korktum hem acıktım. Koklaya koklaya evimin yolunu arar bulurum hemen sandım. Ama burası hiç bilmediğim, tanımadığım bir yer, hiçbir koku tanıdık değil. Şimdi ne yapacağım? Ah! sokakta kaldım ben, evimden çok uzağım, nasıl yaşarım bir başıma?
Ağlaya ağlaya yürürken yolda benim gibi kaybolan arkadaşlarla karşılaştım. Yanlarına gitmek istedim, ama bana kızgın kızgın havlayıp, “Burası bizim bölgemiz defol buradan” diye kovalayınca oradan kaçtım. O kadar çok yorulmuştum ki, adım atacak halim kalmamıştı. Susuzluktan bayılacağım. Biraz dayanmam lazım, en azından ortalık biraz aydınlanıncaya kadar bir ağacın altında dinlemem lazım diyordum ki bir de ne göreyim; uzaklarda cılız mı cılız ışık, fener gibi parlıyor. O tarafa doğru yürüdüm, patilerim acısına dayanılır gibi değil. Sahibim beni orada bekliyordur belki diye umutlandım. Küçük bir kulübe vardı ama etrafta kimse yoktu. Köşede, öylesine bırakılmış, benim pek de sevmediğim mamadan bir iki tane kalmıştı. Yine de şanslıyım ama, bu kadar açken mama seçecek halim yok ya, bulduğumu yedim. Kovadaki sudan da biraz içtim. Galiba bu evin sahibi iyi bir insan, bizleri düşündüğüne göre. Gökten sesler gelmeye başladı, bir an önce sığınabileceğim bir yer bulmam lazım. Biliyorum biraz sonra gökten su akmaya başlayacak. Kulübenin basamağına oturdum. Biraz ışık var, korunaklı bir yerdeyim, az da olsa mama yedim. Burası hava aydınlanana kadar bana yeter. Umarım biri gelip burası benim bölgem diyerek beni kovmaz. Allah'ım çok korkuyorum, yalnızım, karanlıktayım. Artık bu kadar ceza yetmez mi? Halbuki bilirler hiç sevmem karanlığı, iyi göremiyorum çünkü. Yaşlandıkça gözlerim bozulduğu için evde bir sürü sakarlık yapıyordum, sanırım o yüzden beni cezalandırıyor canım dostlarım. Eminim bana sürpriz yapacak, aniden önüme çıkacaklar, bırakmazlar buralarda. Beni sevdiklerini biliyorum, ben de onları seviyorum, hem de çok. Gözlerim kapanıyor, artık dayanamayacak haldeyim, biraz uyumam lazım.
Uyandığımda gün aydınlanmak üzereydi, dostlarım hâlâ beni almaya gelmemişti, sanırım benim onları bulmam gerekiyor dedim, yürümeye başladım. Sonunda bana benzeyen, arkadaş olabileceğim birileriyle karşılaştım. Önce bana ters ters baktılar, kokladılar, benden zarar gelmeyeceğini anlayınca yanlarında durmama izin verdiler. Biri bana neler olduğunu sordu, anlattım. " Ohooovvv, biz neden buradayız sanıyorsun, önce bakacağız diyorlar bir hevesle, sonra sokağa bırakıyorlar, kal bizimle, alışırsın" dedi. Meğer onların başına da benzer şeyler gelmiş. Boşuna beklememeliymişim. Ben çok üzüldüm, ağlamaya başladım. “Bundan sonra bizim yanımızda olursan güvende olabilirsin.” dedi yeni arkadaşlarım. Sanırım kabullenmem gerek, doğduğum günden beri yanlarına olduğum dostlarım beni terk etmişti. Artık ben de yakışıklı bir sokak köpeğiyim. Sokaklar benim yuvam demektir. Biraz mama biraz su olursa ne âlâ. Neyse ki neler yapmam gerektiğini bana öğretecek iyi arkadaşlarım var. Hepimiz bu kadar şanslı olmayabiliriz. Geceleri uyumak yok artık benim için, en zor şey bu olacak. Gündüz de bizleri seven bir dostun bıraktığı yumuşak yatakların üzerinde uyuyacağım. Alışmak zaman alacak, evet, ama alışmam lazım yapılacak bir şey yok. Halbuki beni oğlum diye severlerdi, insan çocuğunu sokağa atar mı hiç? Ben terk etmiş olabilirler, olsun, yine de seviyorum insan dostlarımı, belki bir gün yeniden buluşuruz kim bilir…