Savruk Küller
Ya bir yürekte gizlisin ya bilmediğim bir yerde saklı
Ve yıllarca aranmaktan paslı
Kendinden başkasına hep çiçek
Kendisine yaban
Ve çakıl taşlarından bir tuzaksın hep
Ayakların yürümekten bitap
Ve gövden
Çürümeye yüz tutmuş bir ağaç
Geçen bütün senelere inat
Kalbin
Köklerinden susuz kalmış
Yapraklarınsa
Saçlarından farksız
Dökülmeye yüz tutmuş ve de sararık
Balkonda çiçeksiz bir saksı
Ve topraktan ibarettir yüzün
Gel artık
Bekletme gayrı
Gündüzleri gün ışığında kalmış bir yıldız
Ve külleri epeyce birikmiş bir küllük
Ve uykuları kaçmış bir hastasın artık
Sabahlara kadar gözlerinde dönen halka
Zihninde çakan şimşek ve kirpiklerinden süzülen yağmur
En sessiz anı budur bütün sokakların
Ve evlerin en ıssız hâli bu
Martılar
Uçmaya bin şahit ister
Ve kargalar
Kanatlanmaya
Ama
Yersiz
Yurtsuz
Ve pusulasızdır şimdi tüm güzergâhlar
Gömlekleri iliksiz bir göğü
İndir yüzüne şimdi
Bu senin mikâbın-bu senin utancın
Bu senin pişmanlığın----değildir
Öyle sanma sakın
Sonrasını unut ya da sil
Çünkü yolun başında biz
Yolun sonunda onlar var değil mi
Budur korktuğun ikilik ve ayrıksılık
Şimdi en usta yalancı en iyi şairdir
En doğru adam beş parasız
En hisli olanımız en üzgün olanı
Ve en akıllı olanımız belki en gamsızımız
Bir avuç hüzünle bir dolu gülün karnı
Toktur artık
Ve bir yığın külün savruktur yeri