Üç Nar Kızlar
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken babam düştü beşikten ben atladım eşikten. Çok eski zamanın birinde Kafdağı’nın arkasında güzel bir diyar varmış.Buranın insanları çok mutlu yaşarlarmış .Çünkü başlarında halkını düşünen dürüst, sevgi dolu bir kralları varmış.Kral ve güzel eşi halkına karşı bütün görevleri yerine getirip o diyarı adilce yönetirlermiş.Kralın bir de yakışıklı oğlu varmış. Görenlerin bir kez daha baktığı bu delikanlı askerleri ile sık sık ava çıkarmış.
Yine böyle bir gün delikanlı sabah erkenden askerleri ile saraydan ayrılmış.Az gitmişler uz gitmişler dere tepe düz gitmişler.Ormanın içinde yol alırken önlerine bir ceylan çıkmış. Ceylan bir görünüp bir kaçarmış. Delikanlı ceylanın peşine takılmış. Uzun ve yorucu bir takip sonrası okuyla ceylanı vurmuş. Ceylan kanlar içinde yere yıkılmış. Delikanlı ceylanın yanına geldiğinde ceylan dile gelmiş: ‘Beni vurdun oysa benim yavrularım vardı. Umarım sen de üç nar kızların şıpına rast gelesin.” der ve ölür. Genç prens şaşırmıştır. Ceylan nasıl dile gelmiş de konuşmuştu? Ben hayal gördüm herhalde diye düşündü. Ceylanı alıp saraya döndü.Bu olaydan kimselere bahsetmedi ,kısa bir süre sonra da unuttu.
Aradan bir yıl geçer.Prens daha da yakışıklı olmuştur.Kral ve kraliçe onu evlendirmek için bir çok kız bulmuştur. Oysa prensin evlenmeye hiç niyeti yoktur.Hepsine bir kusur bulmuş her defasında evlilik lafından kaçmıştır.Atına atlayıp dağ ova gece gündüz dolaşmaktadır.
Günlerden bir gün yine atla gezerken bir çeşme kenarında su içmek için atından iner. Çeşmenin yanında yaşlı bir kadın oturmaktadır.Yaşlı kadın ‘Hoş geldin oğul.’ der. Delikanlı ‘Hoş bulduk ana karnın aç mı gel beraber bir şeyler yiyelim.’ der. Heybesinden çıkardığı yemekleri kadınla bölüşür, sohbete başlarlar.yemekler bitip tam ayrılırken kadın ‘Bak oğul.’ der. ‘İlerdeki köy girişinde bir nar ağacı bulacaksın ordan üç olgun nar kopar ,sakın orada yeme bir su kenarı bulduğunda onu kır ve ye. Bu narlar sana uğurlu gelecek unutma geleceğin ve hayatının anlamı bu narlarda.’ Der. ‘Hadi yolun açık ola kal sağlıcakla.’ der prens, atına atlar ve yola koyulur.Geceyi ormanda geçiren prens sabah tekrar yola çıkar öğlene doğru da köye yaklaşmıştır yolun kenarında üzeri narlarla dolu ağacı görür.Ağacın dibinde ben diyeyim altı siz deyin on metre boyunda altın renkli bir yılan yatmaktadır.Kadının söylediği gibi heybesinden çıkardığı ekmeği yılana verir, yılan sürünerek uzaklaşır. Atından iner yaşlı kadının söylediği gibi üç olgun narı koparır.Kıpkırmızı olan narlar o kadar güzeldir ki dayanamaz hemen oracıkta bir tanesini yemek ister kırar. O anda ne çığlıklar ve ağlamalar... Narın içinden bir kız çıkar ‘su su’ diye çırpınarak toprağa düşer ve yok olur.
Prens şaşkındır! “Bu neydi şimdi? Bir rüya ya da sihir olmalı bu. Ormanda bana neler oluyor?” Geceyi düşüncelere dalarak bir ağacın altında geçirir. Sabah uyanınca tekrar yola koyuluyor ikindiye doğru çok acıkmış ve susamıştır.Aklına heybedeki narlar gelir hemen bir taşa vurarak kırar. Yine ağlama sesi ve hıçkırıklar duyar. Narın içinden çıkan kız ‘Su su’ diyerek toprağa düşer ve yok olur. ‘Bu nasıl birşey düş görüyorum yine’ der ve yoluna devam eder. Üçüncü gün üçüncü narı bir su kenarında kırmaya karar vermiştir.Bir dere kenarına gelir elini yüzünü yıkadıktan sonra yere oturur ve narı kırar. Narın içinden çıkan kız ‘su su’ diye çırpınırken dereye düşer ve o anda güzeller güzeli bir kız ortaya çıkar.Kız, peri kızları kadar güzeldir. Buğday başakları renginde saçları, zümrüt yeşili gözleri vardır.Gülümseyerek sudan çıkar. Prens hemen ayağı kalkarak sırtındaki pelerini kızın çıplak vucuduna örter. Prens biraz korku biraz şaşkınlıkla kıza bakar.Kız ‘Seni bekliyordum yıllardır kötü bir büyünün etkisinde esirdim hayatımı kurtardın sağol.’ der. Anlatmaya başlar: ‘Biz üç kız kardeştik. Komşu diyarın kralının üç kızıydık. Büyücü babama kızdığı için bize büyü yaparak bizi nar şekline soktu. Bizi kurtaracak kişi de sendin. Ama sen yaşlı kadını dinlemedin narları su kenarında kırsaydın kardeşlerimin de hayatı kurtulurdu yine de sana minnettarım dile benden ne dilersen.’
Prens kızı gördüğü anda güzelliğine vurulmuştur. Kıza ‘Benimle evlenir misin benim prensesim olur musun?’ der. Kız ‘Boynum kıldan ince iste sana canımı vereyim kalbimi istemişsin çok mu?’ Prens kızı kucaklayarak atının üstüne oturtur. Uçarcasına sarayın yolunu tutarlar. Saraya varınca babasının huzuruna çıkıp herşeyi anlatır. Kral ve karısı sevinçle karşılarlar. Ertesi gün borular çalarak yirmi bir pare top atışıyla düğünü halka duyururlar.hazırlıklar başlar.
Düğün dernek, kırk gün kırk gece sürer. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. Gökten üç nar düştü biri anlatana- nurlarda uyusun- biri orada dinleyenlerin başına biri de bu eski masalı günümüze aktaran ve derleyenlerin başına....