Uyanışa Ramak Kala
Yazmak hevesim var yine,
Kursağıma takılmış mutluluk gibi…
Sanki,
Kelimeler parmak ucumda,
Altın kafeste kaçmak için çırpınan bir güvercin,
Buruk!
Ne zaman yazmak istesem,
En mutlu olduğum anlarda bile,
-Ama en mutlu anlarımda bile-
Kalemim hüzün karalar,
Garip!
Yazmak hevesim var yine,
Bilmesem kendimi,
Dilimin acizliğini ve yüreğimin körlüğünü,
Hatırlattığını düşündürür bana kalemim.
Öyle ya!
Kim en mutlu anlarında mutsuzluklar karalar defterine,
Hangi ressam alı, moru, pembesi varken siyah döşer tablosuna,
Komik!
Kafamın karışıklığı elime vururken,
İyi-kötü ve güzel-çirkin kavramım,
Sarhoş birinin kelimeleri gibi yer değiştirir,
Sonu gelmez olur cümlelerimin.
Her satırımda,
Ne kadar biçsem de miktarlarını yaşamların,
En mutsuz bir anda olsa bile cellat silinir hikâyeden.
Oysa ki,
Kaypaklıktan başka bir şey değildir bu,
Eğer ölmesi gerekiyorsa baş kahraman bile ölmelidir.
Zira, kalkış saati geldiğinde hiçbir tren beklemez kimseyi.
Ve her cümlenin sonunda ki nokta misali,
Her yaşamın bir sonu vardır,
Her bir hikâye gibi…