Veda
Yazdığım son denemelerden birinin üç beş cümlesine baktım, buruşturup attım. Çöp kutusunda kaç sayfa toplanmıştı? Sayamıyordum. Aklım fikrim yapacağım seyahatteydi.
Dağınık saçlarımı bir kurşun kalemle topladım. Bırakalım yazmayı konuşmak bile istemiyordum. Her şey bomboş görünüyordu gözüme. Bütün kelimeler giyinip kuşanıyor, ne söylesem birisi incinecek gibi geliyordu. Üstelik yazdıklarım, başkalarının fark etmediği ama kendimin gayet iyi bildiği şekilde sevdiklerimi birer birer elimden almamış mıydı? Korkuyordum yazmaktan, dilime gelen şeyleri yazıyla sabitlemekten. Hatta konuşmaktan da korkuyordum, neredeyse konuşmayı unutmuştum. Pandeminin de etkisi var mıydı bunda bilmiyordum. Belki de sokakların sessizliğinden konuşamıyordum. Oysa kulaklarım, işte onlar, yeniden açılıyordu sanki, duyum yeteneğim artıyordu, sessiz bir tanıklıkla izliyordum olup bitenleri;
Görkemli bir gölge kaplıyor akşamı
Akşam karardı kederinden
Güne boca etti yalnızlığını
Güzün çıkmaz sokaklarını arşınlıyorum
Zaman yolcuları çekildiler birer birer
El yordamıyla bulmaya çalıştığım
İnsan müsveddelerine yerini bırakarak…
Vedalar her zaman zor olmuştu benim için. Gidiyordum bu şehirden ayaklarım geri geri. Bir insana, bir eve, bir sokağa, bir şehre veda etmek, yüreğini geride bırakarak, ölümlerden ölüm beğenerek, öylece gidivermek. Çocukluğa veda, gençliğe veda, yaza veda etmek. Hatta kendini terk etmek. Diğer yolcular bagajlarını alıp gidecekleri yerlere çoktan gittiler. Boğazımda yumrular. Gözlerimde silinmemiş gözyaşları. Birkaç gün mesafede bir yere mi gidiyordum yoksa zannettiğimden uzak yerlere mi? Bilmiyordum, karşı koyamadığım bir akışta sürükleniyordum. İnsan zaten yurtsuz ve sürgün değil miydi? Yıkmaya değil, tamamlamaya gelmedi mi? Mahşeri yalnızlığı birliğe, karanlığı meşaleye dönüştürmeye gelmedi mi?
Unutmak için gideriz bir kentten, beynimizi boşaltmak için, o dinmez acıyı biraz olsun dindirmek için. Oysa ne doğrudur Kavafis’in dizeleri. “Şehir arkamızdan gelir” Bir yere ait olmak mı ya da bir seyyah olmak mı? Aklımda çözülmez sorular, kırık bir kalp ve eşsiz bir veda…