Yarım Yamalak
“Hayatı” dedi tiz sesiyle... Elinde tuttuğu pet şişeden bir miktar daha suyu yudumlayarak... “Kim için yaşıyorsun Nil?”, “Ne için yaşadın bi bak!”
Günlüğünde sittin sene önce tuttuğu notlarına baktı. Dıdısının dıdısına kadar herkes için… İç geçirip, hayıflanmak neye yarar şimdi. Neyi değiştirdiğine bak...
Saçındaki beyaz tellerin sayısından, cildinde çoğalan lekeler, hacmini kaybedip gözlerinin üstüne yığılıp kalan göz kapakların ve toprağa doğru eğilen bedeninin dışında? Keşke... Keşke biraz daha farkında olsaydın sana tahsis edilen hayatının! Ne dünde ne yarında... Hep kendinde kalsaydın... Binlerce günün, milyonlarca dakikan ve milyarlarca saniyen varken… İşte kendi payına seçtiğin, onore et kendini yarım yamalak yaşamışlığınla... Övün kendinden çalıp başkalarına adadığın seninle...
Dışardan gelen tıkırtılarla, yoğunlaşan duyguları bir anda dağıldı... Cem’in sesi buz kitlesine dönüşen bedenini hızlıca ısıttı. Okuduğu kitabın kahramanı değildi ama böylesine haklı satırlar. Peki kendi hayatının fragmanı olabilir miydi? Cem’i dünyaya getirdiği andaki mutluluğunu hatırladı... Önce kendini yaşamak, kendini görmek bencillik değil miydi? Bunu düşünmek bile kendinden nefret edeceği sanrısını getirdi. Ama şunu kabul etmeliydi ki başkasını tam yaşamak demek, kendini yarım yamalak yaşamak demekti...