Ayran

“Ayranı çok sever bir de salatalığı; yüz kutu ayran, on kilo salatalık Hakkı amca”
“Çok değil mi, kim seviyor?” Şaşkınlığını da gizleyemedi.
“Babaannemi kaybettik dün.” Dudaklarımı oynatıp ses çıkaracak mecalim yoktu.
“Dünkü cenaze anonsu sizin miydi?”
“Evet dün kaybettik babaannemi.” Gözleri olabildiğince büyüdü yakını ölmüş gibi telaşlandı. Kafasını sağa sola çevirip anlamsız sesler çıkarıyordu. Dükkâna yeni gelen ekmeklerin kokusu onu dışarı attı. Bir iki dakika sonra yanıma geldi.
“Salatalıklar benden olsun kızım. Bana da emeği çoktur rahmetlinin.”  Gözlerinden süzülen yaşlara engel olamıyor, iri elleriyle gözyaşlarının önüne set kuruyor yine de yaşlar parmaklarının arasından süzülüyordu. Omuzları çöktü titrek sesiyle anlatmaya başladı. Dükkânı açarken satması için ilk sebzesinin parasını babaannem vermiş, kimse bilmesin diye de sıkı sıkı tembih etmiş.
“Türkan teyze biliyorduk biz, Makbule diye söylendi ismi cenaze anonsunda tanımadım o yüzden!” Yutkundu, kısa bir seslikten sonra devam etti konuşmasına.
“Çok üzüldüm, cenazeye de gidemedik tüh. Daha üç gün önce buradaydı, hasta gibi durmuyordu, nesi vardı?”
“Astım, bir de gizli kalbi varmış beklemediğimiz anda bizden ayrıldı.” Yorgunluktan küçücük dükkânın içinde bir ara dengemi kaybettim. Üç günün uykusuzluğu; hastane, yoğun bakım odası, derken koşuşturmaların yorgunluğu üzerime çöktü o an. Cipslerin yanında duran tabureye kıvrılıverdim.  Hakkı amca salatalıkların kasasını servisten dönen çırağına verip ekledi.
“Türkan annenin evine bırak, sonrada ayranları bırakırsın.” Salatalıklara bakarken, babaannemle Hakkı amcanın tatlı atışmalarını hatırladım.
“İyilerini koyma kasanın önüne” diye söylenirken devam ederdi babaannem
“Kasanın altına bak” kırışmış parmaklarıyla işaret ederdi.
“Ezikleri solmuşları var at onları millete satma.” Babaanneme sinirlenen Hakkı amcanın kızaran yüzüyle sinirlendiğini anlardınız aslında, bir anlamayan babaannem olurdu.
Babaannem esnafın fahri denetleyicisi idi.  Gün aydınlandıysa, sabah namazından sonra bahçeyle uğraşır, evin arkasındaki bahçede, sarmaşık güllerle çevrili kırmızı kapısından geçerek caddeye kepenk açmaya hazırlanan esnafı selamlardı. Yiyecekten içecekten sorumlu olduğunu düşünen babaannem, o gün görevini yaptıktan sonra evine bir daha gelmedi.

İlginizi Çekebilir

Sığınak

Ayşe AKBULUT