Duba ,Kara ve Yasak

Yekta koltuğa yığıldı. Gözlerini olabildiğince açtığından kaz ayakları tüm şirretiyle ortaya çıktı. Alnına, kulaklarına, çenesine, omuzlarına, titreyen bacaklarına acımasızca darbeler indirildiğini hissediyordu. Gözlerindeki korku sesine geçmişti.
“Tahlil sonuçlarımda hata vardır. Kendimi iyi hissediyorum.”
Yekta doktorun merhametle bakmasına daha fazla tahammül edemedi.
“Dünyadaki süreniz bitmek üzere.” Duraksadı biraz birden sesini yükseltti.
“Siz Tanrı değilsiniz.”  Beyaz önlüklü adamın, masasına yumruklarını indirip odadan hışımla çıktı. Sonradan umutla gittiği her doktor, yaptırdığı her tahlil aynı gerçeği tasdik ediyordu. Akciğer kanseri son evre.
Günlerce evinden çıkmadı, dışarıyla bütün iletişimini kesti. Açılmayan pencereler dışardaki yaşam belirtisini tamamen bitirmişti. Ev, ölümün son nefesi gibi kokuyordu. Beşinci gün, koridorun duvarındaki resim kendini yere bırakmıştı. Resimde denizin devasa dalgaları tekneyi batırırken, güvertedeki adam kan ter içinde teknesini kurtarmaya çalışıyordu. Resme uzun uzun baktı. Deniz Yekta’nın huzur bulduğu yerdi. Şuursuzca çekmecelerden aldığı eşyalarını çantasına tıkıştırdı. Huzurun yanına denizin kucağına doğru giderken kırk dördüncü yaşını göremeyeceğinin acısıyla kavruldu içi bir an. Son günlerini huzur içinde mi geçirmeliydi? Yoksa ölümün soğukluğunu al aşağı edecek mucizeler peşinde mi koşmalıydı? Yol boyunca kendiyle sohbet etti, bağırdı, kahkahalar attı, ağladı. Beş saat süren yolculuk koya geldiğinde bitti. Derin bir nefes alıp indi arabasından.
Yekta sahilde yürürken bütün yük omuzlarındaydı.  Gözleri boşluğa bakarken teknesini kurtarmaya çalışan kaptan gibi durmuyordu. Kızıl kumların oluşturduğu patikadan geçti. Plajda üç çadır vardı. Üçüncü çadırın ayağı zoraki kurulduğu her halinden belliydi. Kumdaki demirin üzerindeki ip gevşemiş olacak ki kendini kumlara salmıştı. Yekta’nın ayağı kumların arasındaki saklanmış ipe takılınca sendeledi. Yüz üstü düşeceği sıra, sağ ayağından destek alarak kendini geri çekti. Çadırı ayakta tutan eğreti demir çıkmış, sol taraftan havaya kalkmıştı bile. Çadırın içinden çıkmaya çalışan kadının kızgın yumrukları brandasında iz bıraktı. Yüksek sesle küfürler savurdu, bağırdı ayarsız sesiyle.
“Çıkayım buradan seni mahvedeceğim kaybolma bir yere.” Birden ter boşaldı vücudundan halsizleşti, yere çömeldi kusunca rahatladı. Tablo gibi duran kusmuğunun üstünden atlayarak geçti. Ağzının içinde ekşimiş, paslı kokuyu yol boyunca hissetti. Terliklerini çıkardığı gibi denize fırladı. Attığı kulaçlar dubalara yaklaştığında, can kurtarma kulesinden sarışın adam megafonla bağırıyordu ona.
“Dikkat dubalardaki beyefendi, karaya dönün aksi taktirde karaya çıkınca yasal işlem yapılacak. İleri gitmeniz yasaktır.”
Oysa anladığı üç kelime vardı Yekta’nın. Duba, kara ve yasak. Etrafına bakındı. Ondan başkası da yoktu, pire gibi kalmıştı deniz kenarında insanlar. Megafondaki ses aynı iticilikle bağırıyordu kulaklarına.
“Dikkat dubalardaki beyefendi, karaya dönün aksi taktirde karaya çıkınca yasal işlem yapılacak. İleri gitmeniz yasaktır.” Dubaları geçmemişti oysa bir eli sarı dubayı tutuyordu.
Megafondaki ses sakinliğini bırakmış öfke dalgasıyla sarmalanmıştı. Yekta Sarışın dubaya sarıldıkça hamile kadının karnındaki bebek gibi tekmeler atıyordu. Dubanın altına bakmak için daldı. Daracık yerde sağa sola kaçışan yavru trakunya balıkları çıkmak için savaş veriyordu. Kollarıyla dubayı havaya kaldırdı, denize zıplayan yavru trakunyalar etrafında toplandı. Elleriyle denizde dalgalar yaparak onları yanından uzaklaştırmaya çalıştı. Balıklar parmaklarına değdikçe eli kızgın demir değmiş gibi yanmaya başladı, sızlandığını hissettiği anda geri çekti kendini. Parmaklarının üzerinde onlarca irili ufaklı kabarcık çıkmasına da aldırmadı. Megafondaki itici ses bir kez daha bağırdı.
“Dubalardaki beyefendi, karaya dönün aksi taktirde karaya çıkınca yasal işlem yapılacak. İleri gitmeniz yasaktır.”
Yüzünü denize doğru çeviren Yekta megafondaki sesleri artık kesik kesik duyuyordu.
“Geri duba... fendi….kara……ün….yasal……iler……git….yasakkk”
Yekta içinden tekrarladı duba, kara, yasak…

İlginizi Çekebilir

Yaşamak

Adem TAVUKÇUOĞLU

İnce Çizgi

Berrin SEVİLMİŞ KAYA

Kırmızı Ayakkabılar

Türkan VARDAN BAYDAR